SÜPERMEN'İN IZDIRABI
1
Dünyanın en güçlü adamı.
Süpermen'inde meğer bazı dertleri varmış. Süper kahraman olmanın hiç de iyi bişey olmadığını bunları okuyunca anlayacaksınız.
Bundan önce Süpermen'i biraz tanıyalım:
Süpermen, yani gerçek adıyla Kal-el. Aslen Kripton'un köylüğündendir. Babası Jor-el Kripton Gezegeninin muhtarıyken, gezegenin yok olacağını keşfeder ve oğlu Kal-el'i yaptığı bir gemiyle Dünya'ya postalar. Kal-el, yıllarca süren bu yolculukta dünya hakkında ki her şeyi babasının ayarladığı kristallerden öğrenir. Gemi Dünya'ya düşünce Kal-el'i bir çiftci ailesi bulur. Ve O'na Klark Kent ismini verirler. Kripton Gezegenin yıldızı dev bir kızıl yıldızdır. Kriptonluların genetik yapısı bu yıldıza ve kripton gezegeninin ağır yerçekimine göre ayarlanmıştır. Güneş'in sarı ışıkları ve Dünya'nın hafif yerçekiminde Kal-el, süper güçlere sahip olur. O artık çok hızlı koşabilmekte, çok ağır şeyleri kaldırabilmekte, çok uzaktaki sesleri duyabilmekte, duvarların arkasını görebilmekte ve en önemlisi uçabilmektedir. Kal-el yani yeni adıyla Klark Kent, liseyi bitirince ailesinden ayrılıp Metropolis şehrine (Aslında New York) gelir ve "Deyli Planet" isimli gazatede muhabir olarak çaışmaya başlar. Bu şehirde kötülere karşı süper güçleriyle mücadele eder. Ve üçüncü bir ad daha alır. SÜPERMEN. Yani süper adam.
Süpermen, gazeteci Klark Kent kişiliğini gizlemektedir. Bir olay olduğunda telefon kulübesinde Klark elbiselerini çıkarıp Süpermen kıyafetlerini giymekte ve olaya müdahale etmektedir. Süpermen artık üç kişilikli bir adamdır. Bir taraftan Kriptonlu Kal-el, bir taraftan sakar ve çekingen Klark Kent, ve yenilmez adam Süpermen. Burada bir sevgili de bulur. Luis Leyn. Luis Leyn, Klark Kent'le aynı gazetede muhabir olarak çalışmaktadır. Luis açıkgöz ve hırslıdır. Klark Kent ise aksine salak, sakar ve utangaçtır. Klark Kent Luis Leyn'e asılır, ama Luis'in gönlü Süpermen'dedir. Aslında Süpermen Klark Kent'in ta kendisidir. Süpermen de Luis'e aşıktır. Ama onunla asla evlenemez. Eğer evlenirse süper güçlerini kaybedip normal bir insan olacaktır.
Süpermen'in de her kahramanda olduğu gibi bir çok düşmanı vardır. Süpermen'inin tek zayıf noktası ise Kriptonit isimli bir maddedir. Bu madde, Kripton Gezegeninin uzaya yayılmış parçalarıdır. Kriptonit Süpermen'in bütün güçlerini almakta ve O'nu öldürmektedir. Ayrıca Süpermen'in Kuzey Kutbu'nda gizli bir karargahı vardır.
İşte Süpermen'in Gizli Günlüğü.......
12 Ocak Perşembe.
Bu gün yine Klark Kent kılığında işe gittim. Bu salak Klark'ı oynamaktan da bıktım artık. Sen kalk koskoca Süpermen ol ondan sonra otobüsle, dolmuşla işe git, Otobüste sıkışık-sıkışık giderken fortçunun biri arkama geçti. Ağzıda leş gibi sarımsak kokuyordu. Şeytan dedi sok şu herifin ağzına elini, parmaklarını gözünden çıkar. Otobüsün lastiği patladı. İşin yoksa yürü babam yürü. İşe de geç kaldım. Bi de üstüne fırça yedim. Kahve makinasından kahve alırken üstüme döktüm. Luis herzamanki gibi dalga geçti. Öğle yemeğinde çorbamdan sinek çıktı. Yemekten dönerken Süpermen kılığına girip düşen bir uçağı kurtardım. Millet yine "çok yaşa Süpermen" diye bağırdı. Ben de onlara şirinlik yapıp el salladım.
13 Ocak Cuma.
Bıktım artık bu dünyada yaşamaktan. Yok arkadaş ben bu dünyaya alışamadım. Bu gün gazetedeki arkadaşlarla beraber öğle yemeğine Meksika lokantasına gittik. Hay gitmez olaydım. Yemekte Meksika usulü kurufasülye yedik. Sen misin Yiyen. Akşama kadar gazdan geberdim. Gaz mesele değil bilader, -afferdersin- ossurunca geçer. Ama ya ossuramayınca ? Midemde atom bombası patlasa bişey olmaz ama bu Meksika fasülyesi acayip bişey. Süperbağırsaklarım birbirine dolandı zannettim. Şimdi hafiften ossursam binalar yıkılcak, ossurmasam geberecem. Evrendeki kötü güçlerin başedemediği süper kahraman koskoca Süpermen'i bi uyduruk kurufasülye öldürecek. Tuvalette üstümü değişip uzaya gidiyim dedim, benden önce herifin biri girdi, tam iki saat çıkmadı. Ne yaptın bilader iki saat, yıllık mı sıçtın. Yuh be. Sonunda Süpermen olup uzaya kaçtım. Uzayda bi güzel zangır-zangır ossurdum. Ooohh beee, dünya varmış. Acayip rahatladım. Bu arada yanlışlıkla arkamı Ay'a dönüp öyle ossurmuşum, benim süperossuruk Ay'ın yörüngesinde iki derecelik sapma meydana getirdi. Neyse onu da yörüngesine oturttum. Bundan böyle kurufasülyeyi de kriptonit gibi zararlı maddeler listesine alıyorum. İnşallah düşmanlarım bunu da öğrenmezler.
14 Ocak Cumartesi.
Bugün tatil. Deyli Planet gazetesine gitmedim çok mutluyum. Can sıkıntısında geberdim. Sonra bizim Betmen'le Örümcekadam aradı. Akşama kadar ellibir, yanık, pişti filan oynadık. Okey de oynacağız ama bilader dünyada üç tane süper kahraman var olmuyor. Okeye dördüncü kahramanı dörtgözle bekliyoruz ama nafile. Herkes bizim gibi dünyanın derdiyle uğraşacak kadar enayi mi arkadaş.
15 Ocak Pazar.
Canım sıkılınca şöyle bir şehri dolaşayım dedim. Çok güzel bir hatun gördüm. Süperüfürüğümle hatunun eteğini çaktırmadan havaya kaldırdım.O ne be? Meğer karı içine don giymememiş mi? Onu öyle görünce acayip azdım. Boş bir telefon kulübesi bulup üç saniyede oniki posta otuzbir çektim. Anca rahatladım. Bu yaşa geldik hala otuzbir çekiyoruz. Şu Luis'le evlensekde abazalıkdan kurtulsak. Ama olmuyor bilader. Şu babamın Allah belasını versin. Beni dünyaya gönderirken yanıma bir kız çocuğu koysaydı, biz de dünyada böyle sap gibi dolaşmazdık. Onunla bi güzel evlenip çoluk-çocuğa karışırdık. Peki babam ne yapmış? Yanımıza bir Kripton malı şişme bebek koymuş. O da 5 yıl önce bir azgınlık zamanımda patladı.Dünyadakilerde benim hızıma dayanamayıp eriyor. Benim kaderimi yazan eller kırılsın, ne deyim.
16 Ocak Pazartesi.
Yine mesai başladı. Yine aynı patırtı. Yine aynı koşturmaca. Yine aynı salak Klark. Yine aynı ukela Luis. Yine aynı felaketler, Yine aynı "çok yaşa Süpermen" lafları. Yine aynı numaradan sırıtmalar. Hiç değişen bişey yok. Milletin keyfi keka. İstediğini ye-iç, istediğinle yat-kalk, kılıkdan kılığa girmene hiç gerek yok. Oh ne güzel. Millet de keşke Süpermen gibi olsak der. Hadi ordan. Bu dünyada Süpermen olacağıma keşke Kripton'da çöpçü olsaydım. Ah gurbet ah. Kendi derdim yokmuş gibi bi de elalemin derdiyle uğraş. Herkesin derdine çare bulmaya mecbur muyum arkadaş? Hadi büyük felaketleri, dünyanın başına bela olan zibidilerle uğraşmayı anladık, bir de ıvır-zıvır işlerle uğraşıyoruz. Bilmem kimin köpeği kaybolmuş gel Süpermen, su borusu patlamış gel Süpermen. Gel Süpermen, git Süpermen. Babanızın uşağı mı var? Geçen gün birinin kıçında sivilce çıkmış bana şunu bi patlat diyor. Bu insanlarla iyice yüz-göz olduk bilader, suç bizde. Bunlara bu kadar yüz vermiyecektik. Bak Betmen'e, adamın yanına kimse yaklaşamıyor. Hem de acayip zengin. Biz de karın tokluğuna kahramanlık yapıyoruz. Dünyayı kurtaran adammışız. Hay sıçıyım dünyanızın içine.
17 Ocak Salı.
Bu gün çok kötüyüm. Bir-iki gündür kabız olmuştum. Bu kabızlık da benim için herşey gibi büyük dert. Zaten bu dünyada bana rahat-rahat sıçmak bile haram arkadaş. Çocukken köyde idare ediyorduk. Orası geniş arazi. Pek farkedilmiyor. Ama ya koca Metropolis'te. Şehrin göbeğinde olmuyor. Mesela Arizona krateri aslında benim marifetimdir. Metropolis'e ilk geldiğimde normal insanlar gibi ben de tuvalete gitmiştim. Biraz zorlayınca benim Süperbok tuvaletin betonunu delip dünyanın öbür tarafından çıkmıştı. Zaten boşuna dememişler "azimle sıçan betonu deler" diye. O zaman büyük olay oldu. Ama kimse bunun benim marifetim olduğunu anlamadı. Bu azimli bir vatadaşın işidir deyip olayı kapattılar. Zaten o zamanlar böyle meşhur da değildim. O zamandan bu yana rahatlamak için uzaya çıkıyorum. İlk başlarda iyi oluyordu. Rahat rahat işimizi görüyorduk. Bu uzay araştırmaları falan çıktığından bu yana artık uzayda da rahat yok arkadaş. Zaten dünyanın yörüngesinde -afferdersin- boktan bir uydu yapmıştım. Bu insanlar beni burada da rahat bırakmadılar. Ben de Ay'ı tuvalet olarak kullanmaya başladım. Ay yüzeyindeki bir çok krater benim eserimdir. Ama ne çare, insanlar oraya da gelmeye başlayınca bu sefer Mars'a gitmeye başladım çok iyi oluyordu. Hem orası kayalıkda bir yer. Kıçımızı taşlara siliyorduk. Çok iyi günlerdi onlar. Sonra insanlar oraya da uydu bilmem ne göndermeye başladılar.Oranında tadı kaçtı. Bir gün Mars'ta rahat rahat işimi görürken birden bir şeyin kıçımı yokladığını hissetim. Benim bildiğim Mars'ta hayat yok, arkama baktım insanların dünyadan gönderdiği robot kıçımı inceliyor. Tabii aynen yamulttum robotu. Üzüldüm ama ne yapalım bilader bizim de kendimize göre bir imajımız var. Ondan sonra bütün dünyaya "işte Süpermen'in süpergötü" diye yayınlayacaklar. Dünyanın maskarası olacağız. Daha önceden de dünyanın yörüngesine sıçarken NASA astronotları bilmeden fotoğraflarımı çekmişlerdi. Onları NASA'dan rica edip almıştım. O olay öylece kapanmıştı. Bu sefer herifler İnternetten canlı yayın yapıyor arkadaş. Sonra diğer gezegenlere, Jüpitere, Satürn'e gitmeye başladım. Bu insanlar orada da rahat bırakmadılar. Güneş sisteminin her yerini uydularla doldurdular. Nereye gitsem karşıma ya bir uydu, ya da bir sonda falan çıkıyor. Bir sefer güneşe gidiyim dedim, az daha kestaneyi kebap yapıyordum. Ben de artık Güneş Sistemi'nin en uzak gezegeni Plüton'a gidiyorum. Orasıda çok soğuk, adamın şeyi donuyor ama ne yaparsın işte, gurbetlik. İşte neyse geçen gün acayip kabız olmuşum. İyileşeyim diye 10 kilo müshil aldım. Vay sen misin alan. Bu sefer de ishal oldum. Bu ishal beni mahvetti. Mesela gazetede çalışıyorum, zart, kriz geliyor. Hemen tuvalete gidip kılık değiştiriyorum ondan sonra ver götünü -pardon- elini Plüton. Bir güzel rahatlıyorum. tekrar dönüp yerime oturuyorum, iki dakika sonra bir kriz daha. Hadi bir daha aynı şeyler. Tam 1643 defa Plüton'a gittim geldim. Bir iki seferde Plüton'a varamadan donumuza ettik. Pelerin-melerin hepsi battı. Allahtan Plüton'da bir miktar buz var. Buzları süpergözlerimle eritip üstümü başımı yıkadım.